31 Ekim 2011 Pazartesi

Pele'den Sevgilerle


Yok efendim Messi'ye videolarımı göndereyim izlesinler, yok efendim Neymar'ı izlemek daha zevkli Messi tam futbolcu değil aklını kullanmıyorlar... Aklını sevsinler senin. Kendimi bildim bileli Brezilya sempatizanı biriyimdir. Ama bu samimiyetsiz şahıstan hiç mi hiç hoşlanmıyorum. Efsaneliğine birşey diyemem. Lakin kendisini izledikten sonraki fikrim, yaş itibariyle yetişebildiğim ya da daha sonradan maçlarını izlediğim forvetler Ronaldo, Van Basten, Batistuta'nun daha fazla göze zevki verdiği  yönünde. Hatta kıyaslanmak istemediği, 2002 Dünya Kupası öncesi moral vermek yerine, 3 yıllık sakatlıktan yeni kurtulmuş, bitti dediği Ronaldo'dan çok daha fazla zevk almışımdır. Kupa boyuncu attığı 8 gol ve dünya kupasını sonra Pele'nin bi tarafına armağan etti tabii Fenomen. Hala daha her gün en az 1-2 videosunu izlerim. Lakin Pele'nin öyle izlenecek videosu yoktur çok Messi'ye dediği gibi. İşte böyle kendini beğenmişin tekidir bu adam! Ne zaman bir efsaneleşme potansiyeline sahip dünya starı çıksa bir gazeteci çağırıp hakkında saçma sapan sözler söyleyen şeyimin efsanesi işte. Scolari'nin kendisi hakkında bir sözünden bahsetmiştik şurda. Yukarıdaki videoda Pele'nin Brezilya'nın 4-1 ile kupaya uzandığı 70 finalinde kullandığı iki frikik var. Hakikaten tam efsane vuruşlar. Bir de videonun sonunda bir faul pozisyonu var ki, Pele'nin oynadığı dönemki futbolun ne olduğu orda saklı(sahtekar herif), Daha rakip müdahale yapmadan elini kaldırıyor faul diye. Bunları göstermek lazım Messi'ye. Aslında iki frikikle koskoca efsaneyi karalamak tam bir apaçiliktir,ortaokulluluktur.Evet kabul ediyorum apaçiliğimi, ortaokulluluğumu. Fakat Edson bu apaçiliği şimdiye dek söylediği sözlerle çoktan hakketti. Benden sana ortaokullu tavsiyesi; Kafanı kullan Siyah Zico !

15 Ekim 2011 Cumartesi

REZALET!


Japonlarla akraba olmak isteyen oynayabilir. Her hücum oyuncusunun Maradona olduğu bir oyun düşünün. Bu sizi sinirlendirir, sinirlendikçe daha çok oynarsınız ve daha çok sinirlenirsiniz. Rakip takımdakiler futbolcu değil birer robot adeta. Sahadaki en akıl almaz yerlere paslar falan filan off offff. Yıllardır futbol izleyen biri olarak hayatımda görmediğim pozisyonları gördüm bu oyunda. Acayip bir  oyun, bir deneyin derim. İnsanın ufkunu açar bu oyun.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Tercümandan Daha Fazlası


Hiç tanımasam fotoğraftakileri, yavşakça sırıtanı kulübün sahibi, sol taraftaki yaşlı amcayı yönetici falan zannederdim. Fakat o yavşak sadece bir tercüman, diğeri ise kupayı elinde tutan fenomenle beraber o kupayı kazandıran teknik adam. Kibrin başladığı yer, zaman. Hakikaten özelsin.

Not : Fotoğraf http://interleaning.tumblr.com/ dan alıntıdır. 

7 Ekim 2011 Cuma

Ruud's Fantasy


Not : Fotoğraf http://interleaning.tumblr.com dan alıntıdır.

İki Ayaklı Futbolcuların Şahı : Andreas Brehme


Almanlar'ın karika sağ ayağı olan müthiş sol beki.Aslen sol ayaklı olmasına rağmen, babasının küçükken topa hep sağı ayağıyla vurdurmasından mütevellid, futbol tarihinde bence zayıf ayağını en iyi kullanan futbolcudur. Öyle ki, 1990 Dünya Kupası finalinde ülkesine kupayı getiren penaltı golünü sağ ayağıyla atacak kadar sağına güvenen bir adam. Yakında geniş çaplı Brehme yazısı blogda olacak. Günümüzde de Ronaldo,Pedro,Villa,Nani, Mehmet Topal :), efsanelerden Gerçek Ronaldo,Zidane,Van Basten,Batistuta bu özelliğe sahip oyuncular arasında ilk aklıma gelenler. Golcü oyuncularda olmazsa olmaz bir özelliktir, hele ki günümüz futbolunda. Aklına başka isim gelen varsa yorum yapsın biz de hatırlayalım.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Güzel Kelam


"İf you want to win a title,you have to listen to Pele and then Do The Opposite"

3 Ekim 2011 Pazartesi

Zizou & R9

22 yaşında bir insanoğlu olarak ve 4-5 yaşından beri (ciddiyim) futbol izleyen bir futbolsever olarak, izlediğim en iyi iki futbolcudur Ronaldo ve Zidane. Bu iki olağanüstü yetenek İtalya'da ve milli takımlar altında çokça karşı karşıya geldiler. En ünlüsü Stade de France da oynan Fifa 98 World Cup finalidir. O maçtan bir önceki gece Ronaldo'nun hasta olduğu, hatta yemeğine insana halsizlik veren ilaçlar katıldığı iddia edildi. Haksız olduğunu da sanmıyorum gerçi bu iddiaların. Zira Ronaldo'nun o gece sahada gölgesi vardı sadece. O gece ne olduğu ile ilgili  sır perdesi gizemini hala koruya dursun, Zidane o gece attığı iki golle ülkesine kupayı getiren kahraman olmuştu. "Il Fenomeno" ise 98-02 arası bütün hayatının en sıkıntılı dönemini geçirdi desek, hayatı futbol olan bir adam için yalan olmaz. Top oynamadan geçen 2,5 sezonun ardından 2002 Dünya Kupasında 8 golle gol kralı olup, 98'de zirvedeyken yapamadığını,  unutulmaya başlandığı bir anda  gerçeğe dönüştürmeyi başarmıştır. Ardından Florentino Perez'in Galacticos projesi adı altında bu iki efsane aynı formayı giymeye başladılar. Yukarıdaki video Ronaldo'nun Real Madrid'e yeni geldiği zamanlara ait. Ronaldo ve Zidane birbirleri hakkında ne düşündüklerini söylüyorlar. Çok güzel detaylar var videoda. Kim akıl etmişse tebrikler...

2 Ekim 2011 Pazar

Ankara'nın Dönüşü Güzel

lk 4 haftada alınan 7 puan ve oynanan vasat oyun sonrasında özellikle biz taraftarlarca bu maç beklentiler yüksekti. Rakip zor günler geçiren Ankaragücü, ama deplasmanda olması yine de biraz tedirgin ediciydi, zira son 2 yıldaki deplasman karnemiz ortada. Maça takım olarak iyi başladığımızı söyleyebilirim. İlk dakikalarda Rajnoch'un şutunu çok iyi çıkaran Muslera birbakıma maçın da gidişatını değiştirdi. Hemen ardından aynı futbolcunun kendi kalesine attığı gol lig tarihinde attığımız 3000. gol oldu. Nice 3 binlere diyelim.
Özellikle ilk yirmi dakika ayağa çok iyi top oynadık. Belki net pozisyonumuz yoktu ama baskı altındaki ayağa pas oyunumuz gün geçtikçe güzelleşiyor. Bundaki etkin rol tabii ki Selçuk ve Melo'nun. Savunmada Ujfa ve Engin de bu ikiliye destek verince diğer 4 maça oranla daha özgüveni yüksek bir takım görüntüsü verdik. Engin'e ayrı bir paragraf açmak lazım. Ben şahsen orta alanda oynayabileceğine hiç ihtimal vermiyordum. Bizim Trabzonspor'dan bildiğimiz Engin, dikine oynayan, çok sıkışmadıkça pas vermeyen ve agresif tavırlı bir oyuncuydu. Galatasaray'da ise daha paylaşımcı, al-ver oynayan, savunma direnci de olan bir Engin var. Özellikle Kazım'ın olağanüstü golünde, Kazım'ın o fantastik vuruşuna rağmen golün yarısını Engin atmıştır bence. Topu çalıp hiç bekletmeden Riera ile yaptığı ikiye bir ve sonrasında Selçuk'a verdiği pas birinci sınıf bir kontra atak golü izletti bizlere. Kazım da Allah ne verdiyse vurdu.
İlk 20 dakikanın ardından 2-0 ' ın da rahatlığıyla daha rölanti oynayan Galatasaray, oyunda dengeyi kurmaya çalışan da Ankaragücü idi. Ankaragücü daha çok kanatlardan gelmeye çalıştı, özellike de sol kanattan Özgür Çek'le zaman zaman tehlikeli gelse de bu ataklar olgunlaşmadan bitti. Galatasaray'da sağ tarafta Kazım, Es Es maçında olduğu gibi yine çok koştu, takım savunmasına elinden geldiğince yardım etti. Maçın bence Galatasaray adına en etkili oyuncusuydu Kazım. Özgür hücuma çıktığı zamanlar da onun boşalttığı kanadı iyi kullandı. Zaten attığı gol de, Özgür'ün kornerde kaptırdığı top sonucunda oluşan kontradan geldi. Ayrıca zaman zaman Elmander'in yanında ikinci forvet gibi oynadı ve geriden gelen Selçuk ve Riera'ya sağlam bir duvar oldu.
İkinci  45 dakikada  topa daha çok sahip olan takım Ankaragücü'ydü ama olgun atak geliştirmekten  çok uzak görüntü verdi Ankara temsilcisi.Topu sürekli kanatlara sıkıştırdılar,Galatasaray da takım olarak iyi kapanınca
pozisyon üretmekte zorlandılar.Düşünün, takımın en yaratıcı oyuncusu sol bek oynayan Özgür Çek! Galatasaray takım olarak her geçen gün daha iyiye gidiyor. Ancak bu maç kesinlikle ölçü değil. Takım savunması iyi, ama geri dörtlü de hala soru işaretlerim var. Bir tek Ujfa ile olmaz bu iş. Gökhan'ın hatasız gözükmesi Ankaragücü'nün pozisyon üretmekten uzak oyununun bir sonucudur. Rakip forvetler çok yetersizdi. Hücum da ise gollerin dışında genel de ayağa çabuk oynayarak kazandığımız pozisyonlar var. Elmander 2, Selçuk ve Eboue de 1'er pozisyonu harcadılar. Hücum varyasyonları diğer maçlara oranla daha kaliteliydi. Selçuk,Kazım ve Elmander gün geçtikçe daha uyumlu oynuyorlar. Riera da oyun içi sürekliliği kazandığı zaman daha etkili olacaktır. Bu gece en fazla sevindiğim şey de Baros'un gol atması oldu. Kalitesini hiç tartışmam. Bence fizik olarak iyi olduğu zaman bu takımın 1 numaralı forvet oyuncusudur. Umarım en kısa zamanda toparlanır da hücumda daha akıcı bir oyun görürüz. Maçın hakemi Fırat Aydınus da gayet iyi bir maç yönetti. Özet olarak gün geçtikçe iyiye giden bir takım var ortada. Kolay değil geçen yılki travmadan çıkmak. 2-0 ken bile maç gider mi psikolojisine giriyorum inanın. Özgüven ve uyum arttığı sürece futbolun kalitesi de artacaktır.