Harika bir maç oldu.Önce maç öncesine gidelim. 52 bin kapasiteli TT Arena'nın tıklım tıklım dolduğu,tek yürek halinde hareket ettiği, görsel şovlarıyla da geceye ayrı bir renk katan olağanüstü bir taraftar topluluğu. Ali Sami Yen'de de bu çeşit kareografi çalışmaları yapılırdı ama yeni stad çok daha büyük olduğundan bu çalışmalar daha hoş gözüküyor insanın gözüne. Bunun için taraftara ayrıca teşekkür etmek gerekir.
Maça geldiğimizde, iki takımında 11'i beni şaşırttı açıkçası, özellikle de Fenerbahçe'nin kadrosu. 4'lü savunmanın önünde Selçuk,Baroni onların önünde Emre, sağ kenar Bienvenu,solda Caner ve ileride Alex. Aykut Kocaman'ın bu kadro tercihini görünce maç bizim dedim zaten içimden. Çünkü bu kadro çok sürpriz performanslar olmadığı müddetçe,oyunu ileriye yıkabilecek topla çıkabilecek bir kadro değil. Aykut Kocaman'ın istediği de bu değildi zaten. Rakip üzerime gelsin, alanı daraltayım, kaptığım toplarla da hızlı ataklara çıkayım düşüncesindeydi. Ama tutmadı. Galatasaray'ın önde hem hücum hem de orta alan oyuncuları ile önde yaptığı pres kontra topların atılmasını engelledi. FB takımı daha orta alana gelemeden bütün topları kaybetti. Zira orta sahada oynayan Baroni ve Selçuk baskı altında top kullanma özellikleri olmayan oyuncular. Bir tek Emre Belözoğlu ile olacak iş değil bu. Biz ise takım boyunu 30-40 metrede tutup sahayı enlemesine müthiş parselleyerek, harika bir ön alan savunması yaptık. Bunun sonucunda da ilk 20 dakikada 5-6 net gol pozisyonuna girdik, atamadık. Özellikle Baros'un kaçırdıkları çok çok net pozisyonlardı. Bu dakikaya kadar girilen pozisyonların çoğu Hakan ve genç Emre'nin kullandığı sol kanattan geldi. Bu iki oyuncunun gayretiyle birlikte, ilk 5 dakikadan sonra Bienvenu'nün merkez forvete, Alex'in onun arkasına geçip G.Gönül'ün o kanatta tek başına kalması da bunda etkendi. Selçuk ve Baroni'den biri de oraya çok fazla yardıma gidemedi. İşte bunun da en büyük nedeni Elmander ve Baros'un sürekli olarak hücumda hareketli olmasıyla savunmanın dengesini bozmaları ve zaman zaman da Melo'nun topla çıkışlarıdır. Baros maç boyunca yaptığı yardımcı koşularla Elmander'in önünü açan adam oldu. Dahası sırtı dönük oyunu da iyiydi. İlk 20 dakikanın ardından oyun biraz dengelense de Galatasaray daha akıllı oynayan,ne yaptığını bilen, ayağa iyi top oynayan bir görüntü verdi. Bunun sonucunda da Eboue kendi başlattığı atatğı yine kendisi harika bitirdi. Elmander de ne kadar komple bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi. Ardından Bilica'nın hatası ve gelen ikinci gol devreye 2-0 önde götürdü bizi.
İkinci yarı Kocaman Stoch ve Semih'i oyuna sürerek doğru, Emre'yi oyundan alarak da yanlış yaptı. Alex ve Stoch'un olduğu oyunda daha rahat oynayacak Emre presi delme konusunda başarılı olabilirdi.45-60 arası 2-0'ın da avantajıyla yarı alan savunması yaptık. Stoch'un karambol sonucu oluşan şutu dışında da pozisyon vermedik zaten. İlerleyen dakikalarda Selçuk ve Melo'nun önderliğinde yine ayağa akıllı paslarla pozisyonlar bulduk. Bu denli iyi pas organizasyonlarının nedeni sene başından bu yana istediğimiz 4-4-2 idi. İzahı ise takımın bu sisteme daha uygun olması. Birincisi bu sitemde takımın organizatörü Selçuk markajdan kurtulup daha rahat top oynuyor. İkincisi rakip stoperlerden biri sırtı dönük Elmander'i kontrol ederken diğeri öne koşu yapan Baros'a gidiyor ve kenarlardan oyuna soktuğumuz oyuncular içeri daha rahat koşu yapma imkanı buluyor. Attığımız birinci gol bunun en büyük örneğidir. Hele bir de elinizdeki forvetler Elmander ve Baros olunca bu sistem kaçınılmazdır Galatasaray için. Melo'nun Volkan'a kapak mahiyetindeki golü ve Alex'in son dakikada gelen golüyle skor 3-1 olarak tayin ediliyordu TT Arena'da.
Semih gün geçtikçe takıma ısınıyor, Ujfa ile yine çok uyumlu oynadılar, kritik müdahalelerde bulundu. Eboue sağ beke geçtikten bil itibar harika oynuyor hem savunmada hem de hücumda, özellikle de hücumda. Geçen hafta 3 puanı getirdikten sonra dün gece de kiliti açan adam oldu ama nazara geldi sakatlandı yine. Hakan Balta daha istekliydi, önündeki Emre ile beraber FB'nin savunması düşük sağ kanadını çökerttiler. Emre Çolak kimseye birşeyler ispat etmeye çalışmayıp,kafası yukarıda, takım oyunu oynayınca potansiyelini gösterdi. Etkili ortaları ve gerektiği yerde ayağında topu tutması takımı da rahatlattı. Selçuk ve özellikle de Melo kusursuz oynadılar. Ama maçın adamı hiç kuşkusuz kuzeyin oğlu Elmander'di. Şimdi burda uzun uzun yazmak istemiyorum, zira onun için ayrı bir yazı yazmak gerek. Kim akıl edip aldıysa Allah dert tasa vermesin ona. Yok böyle bir adam.
Fatih Terim kendinden bekleneni yaptı, cesur davrandı. Çok az teknik adam böylesine tansiyonu yüksek bir derbi maçında Semih ve Emre gibi iki genç oyuncusuna şans verirdi. Özellikle Emre bu sezon hiç 11 başlamadı ve sadece 3-4 maç sonradan girdi. Takıma aşıladığı felsefe yavaş yavaş yerine oturuyor. Özellikle de savunmadaki "Topa göre pozisyon" anlayışı.Sonuç olarak bizim için şampiyonluık adına olmasada güven anlamında çok önemli olan bu maçı böylesine güzel bir futbolla kazanmak ilerleyen haftalar adına oldukça umut verici. Herkesin yüreğine sağlık.
NOT: Maçın en şık anlarında birisi de Brezilyalı futbol sanatçısı Socrates'in anılmasıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder